Çocukluğum büyük boşluklar ve sevgisizlikler içinde geçti... Anne ve babamı pek hatırlamıyorum o döneme ait. Hayat telaşındaydılar belki evet, bize bir gelecek hazırlamak için belki de. Ama kişiliğimin gelişeceği, ruhumun güzelliklerle dolacağı o verimli dönemim daha ekilmeden nadasa bırakılmış toprak gibi ıssız kaldı.
Issız kaldım ben, sessiz kaldım. Oyun oynamayı pek sevmeyen, çoğunlukla tek başına oynayan minik bir kız çocuğu. O eski teybe sesini kaydeden, evdeki kavga gürültüyü anlatan, kendi kendine müzik dinleyip, düşünen bir çocuk. Her sabah annesiyle işe gitme hevesinde kendince hazırlanan; daha sonrada hunharca o ortamdan uzaklaştırılarak annesinin- babasının ondan kaçtığı korkusu yaşatılan kız çocuğu. Anneanne ile babaanne ile büyüyen, ama muhtaç olduklarını doya doya göremeyen ben.
Evet kişiliğimde belki büyük yaralar açtı farkında olmadan - ki ilk sinyallerini 5 yaşında geceleri altıma kaçırarak vermişim yine de. Daha o yaşımda psikiyatra götürülebilmişim. Sonuç; anne-baba özlemi.
Aslında şimdi daha fazla belli ediyor ruhumdaki çatlakları, içinden özgüvensizlik akıyor, cesaretsizlik akıyor, kaybetme korkusu akıyor. Ne kadar kendi kendimi, kendi gözlemlerimle geliştirsem de; bunu bu şartlar altında fazlasıyla iyi yapmış olsam da derinlerde bir yerde, bugünkü kararlarımı bile etkileyen eksikliklerim var.
Üzülüyorum ailem beni tanımıyor, üzülüyorum beni tanımaya çalışmıyor. Çocuk yetiştirmek bu olmamalı. Yaptık, bir şekilde büyür kendini kurtarır denmemeli. O çocuk bu dünyada kimseden görmeyi arzulamadığı şeyi sizden görmek istiyor. Sevilmek, desteklenmek, değer verilmek.
Oysa; sürekli eleştirilmek, sürekli ezmeye çalışılmak, sürekli huzursuz edilmek var.... Ama biliyorum beni tanısanız çok severdiniz, keşke çalışsaydınız....
Defalarca ayrılık görmüş birinin ağzından çıkan bu cümleler, kalbine bıçak saplanmış ve elleri kan içinde duran o yaralı için, çoğu zaman hiçbir anlam ifade etmez ve hatta inandırıcı değildir. Gel gör ki; zaman beni haklı çıkarır.
Bütün bu sefilliğin yaşandığı, insanın kendini perişan ve bağımlı hissettiği anlar, bir daha asla başkasını sevemeyecek olduğuna dair duyulan kuvvetli inançla birleşir ve maalesef kişi, asla kendini hak etmeyen o eski sevgiliye takılıp kalır.
Onun sizin için en doğru kişi olduğunu düşünüyor olmanız, bunun gerçekte doğru olduğu anlamına gelmez. Sizin için doğru insan, sizi sevecek ve sizinle birlikte olmak isteyecek insandır. Şu anki halinize bakarak söyleyebilirim ki; aradığınız aşk o değil! Yoksa yanınızda olurdu değil mi?
Gidenin ardından çekilen yas, kesinlikle gerekli ve yaşanması gereken bir dönemdir. Hatta bu acıyı doya doya yaşamadan, üstünü örterek ve farklı bahaneler sürerek atlattığını zannetmek, ilerde büyümüş biçimde karşınıza çıkacak sorunlara sebep olur.
Sevdiğin insandan ayrılmak acıdır ama dünyanın sonu değildir. Ölmediniz, yaşıyorsunuz ve siz bu hayatta var olduğunuz sürece, kendinize daha güzel bir yaşam hazırlama şansınız var. Neden bunu değerlendirmek yerine, artık sizinle olmak istemeyen birinin ardından ağlıyorsunuz?
Egonuzu, gurunuzu ve ayrılık acısını birbirinden ayırabilecek kadar objektif olabildiğiniz ana gelene kadar, saçmalama hakkınızı kullanın. Ancak kendinizi hırpalayarak, perişan ederek ve gereksizce uzun üzülerek, bir şey elde edemezsiniz.
Seviyordunuz ama bitti! Peki, ağlayın, içinizdeki üzüntüyü tüketin ve sonra ayağa kalkın! Kendinize yeni bir yaşam kurun çünkü bu hayat sizin! Kimseye nispet olsun diye değil, eski sevgilinizi kıskandırmak için de değil, sadece kendiniz için, yeniye hazırlanın!
Daha iyi bir hayat planlayın ve layık olduğunuz şeyleri yaşayın. Kendinizi neye aylık görüyorsanız, onu seçin. Sizi terk eden bir adamın arkasından sürekli ağlayarak, aylarınızı, yıllarınızı harcamak istiyorsanız, bana ne; hayat da sizin, sağlık da! Ağlayın durun! Unutamıyorum onu diye duvarlara yazın. Canınız ne istiyorsa yapın çünkü hak ettiğiniz budur. Kendinizi sevmeyin, değer vermeyin, siz kendi kendinize paçavra muamelesi yapın, sonra bunu başkası yapınca kızın ve üzülün.
Olmadı mı? daha çok ağlayın, daha çok! Ağlayın ki, kendinize ettiğinizi kimse size edemesin! Ne diyeyim, Allah sağlık, akıl ve biraz da fikir versin….
Candan Ünal