24 Mart 2012 Cumartesi

Neden ?

İki insanın kendi 5 dakikalık zevkleri uğruna dünyaya geliyorsun. Kimse sormuyor sana ister miydin diye... Halbuki sen istemeyecektin belki de... 9 ay bekliyorsun o daracık yerden çıkmak için. Sonrası büyük bir savaş başlangıcı... Konuşmaya çabalıyorsun, yürümeye çabalıyorsun, altına yapmamaya çabalıyorsun, o ilk tanıştığın yiyecekten uzaklaşmaya, anne memesinden beslenmemeye çabalıyorsun... Sonra okuma-yazma öğrenmeye, büyümeye çabalıyorsun. Bitmiyor çabaların, hep bir uğraş içinde oluyorsun. Sonra sorgulamaya başladığında bir şeyleri; neden diyorsun... Neden bütün bu uğraşlar ? Bir gün birini seveceksin ve o kalbini kıracak, hayatında hiç yokken birden hayatın olacak o biri; seni üzecek, dostluklar edineceksin, en güvendiğin yerde seni şaşırtacak... Çalışacaksın ihtiyarlayana kadar. Bir şeyler biriktirip daha rahat bir hayat sürmek için. Yorulacaksın, hep yorulacaksın. Mola vermene izin vermeyecekler... Durgunluğun, mutsuzluğun hep sorgulanacak. 1 gün mutlu olduysan 10 gün mutsuz dolaşacaksın. Yetinmeye çalışacaksın mutluluklarınla... Sana verilene razı olacaksın çoğu zaman. Sen de vazgeçeceksin sonra... Yine aklına gelecek o soru; Neden ? Bunca uğraşlar zincirinin sonunda toprağın altını boylayacaksak, Neden? Mutsuz olacaksak, Neden ? Cehennemi hayattayken yaşayacaksan, Neden ? Bitmeyecek o nedenler. Yaşamının son dakikaları gelene kadar bitmeyecek. Ta ki o an; bir hiç uğruna olduğunu anlayana kadar..........

20 Mart 2012 Salı

Peri Olmak İstiyorum !

Peri olmak istiyorum çoğu zaman. Etrafı toplamak, bir yere anında gidebilmek, istediklerimi hemen gerçekleştirmek. Başka hayatlara dokunup onları güzelleştirmek istiyorum. Mesela bir mutsuzun bir yoksulun hayatını güzelleştirmek, çaresiz olduğunu hissedenlere çare olmak için.


Ama en çok O'nun hayatına dokunmak istiyorum. Önce aklına; yaşadığı bütün mutsuzlukları unutabilmesi için, daha güçlü ve yarınlara istekli, hevesli olması için. Kalbine dokunmak istiyorum; beni çok çok daha çok sevmesi için. Benimle bir gelecek düşlemesi için. O geleceği beraberce, sevgiyle yavaş yavaş işlemek için. En çok onun mutlu olması ve hayattan vazgeçmemesi için. O çok istediği hayalleri gerçekleştirmek için. Baba olması için. Beraberce kızıyla oynayabilmesi için. Beraber yaşamak, beraber yaşlanmak için. Meleği olsam da şimdi, hayatına güzellikler getiren perisi de olmak istiyorum. Evet çoğu zaman istiyorum bunu....

12 Mart 2012 Pazartesi

Ya Öyle Değilse ?



 Birini seversiniz hiç ummadığınız anda ummadığınız bir şekilde. Hiç öyle bir niyetiniz yokken hem de… İçinize işler huyu, suyu, davranışı. Hayatınıza, sonunu hiç düşünmeden alırsınız. Hiç bitmeyecek, aksine hep çoğalarak artacak bir sevgi yaşayacağınız umuduyla… Onu nasıl sevdiğinizi, nesini sevdiğinizi düşünürsünüz. Belki hayattan aldığı yaralar, o yaralarla başa çıkma şekli, gücü, ruhu- ruhunun içindeki o masum çocuğu görürsünüz ya bir an, nasıl seversiniz o zaman… Belki de kendine olan güvenidir sizin başınızı döndüren. Kendinden emin adamlar ne hissediyorsa onu söylerler çünkü, yalana ihtiyaçları yoktur onların. Kendinden emin adamlar sizi aldatmazlar çünkü, hislerinin ihanete dönüşeceğinizi sezdiği zaman koparırlar bütün o sevgiyle olan bağları, dürüstçe dile getirirler içindekileri. Karşısındakini aptal yerine koymaz kendinden emin adamlar. Kendini seven kişi karşısındakini de güzel sever diye düşünürüz içten içe. 

 Zor olan güzeldir, evet. Ama kim demiş ki size kolay olduğunuzu. Kimseyi hayatınıza zaman doldursun diye almadınız ki siz. Kimsenin sizin zaaflarınızı kullanmasına izin vermediniz ki. Kendinizi seviyorsunuz ve kendini seven birini istiyorsunuz özünde. Hepsi bu…


 Bazen özlüyorsunuz o adamı, hatta yanınızdayken bile. İstiyorsunuz ki sarsın sizi kollarıyla sardığı gibi duyguları da. İstiyorsunuz ki gözleriniz birbirine değdiğinde ışıldasın ruhu da. İstiyorsunuz ki duramasın sizsiz, görmek için, kollarıyla tekrar tekrar sarmak için bir çocuk gibi istekli olsun. İstiyorsunuz ki –“seninle nereye istersen gelirim” diyebilsin. İstiyorsunuz ki apansız çıksın karşınıza, -“özledim” diye sarsın sizi, çeksin kokunuzu taaa içine, doyamasın, hiç doyamasın. Ama ya o sizi, sizin onu özlediğiniz kadar özlemiyor, sizin onu sevdiğiniz kadar sevmiyorsa ?

11 Mart 2012 Pazar

Yol Ayrımları




  Ne çok insan gelip geçiyor hayatımızdan… Hayatımıza değiyor elleri, usulca ya da hunharca; bir şeyleri değiştiriyorlar. Belki güzelleştiriyorlar da ama biz hep gittikleri için açtıkları yaralarla anıyoruz onları çoğu zaman. Bir yolu seninle paylaşıp, hayatın getirisi olan bütün evrimlerini katıyor sana ve sonra yol ayrımı çıkıyor önünüze; sen sağa gidiyorsun, o sola. Ama mutlaka, en azından birisi bakıyor arkasına. En azından birisi –“ben de o yoldan, onunla gitse miydim?” diye geçiriyor aklından. Ama –“diğer yola girdi, o yoldan gitmeyi kendisi istedi” diye düşünüyor öteki. Bazen buruyor içinizi o yol ayrımı.  –“Keşke böyle olmasaydı” dedirtiyor. Ama bazen o denli uzaklaşıyorsunuz ki o yol ayrımında, bir yerlerde köprü bile bırakmıyorsunuz.  Sanki hep hayatınızda olacakmış gibi, hep en yakınınızda nefesiniz olacakmış gibi, hiç gitmeyeceklermiş gibi, gittiklerinde asla toparlanamayacakmışsınız gibi hissettiğiniz bir çok kişi gidebilir hayatınızdan. Her an olabilir bu. Bunun “ölüm” gibi, daha çok kabulleneceğiniz bir açıklaması olmayabilir de. Gitti!... Gittiler!... Öyle ufak, öyle nutkunuzun durmasını sağlayacak bir neden seçerler ki; pişman olduklarında, egolarının kurbanı olduklarını; siz arkanıza bakmadan, dingin bir şekilde yolunuzda devam ederken anlarlar. Böyle durumlarla çok karşılaştım…


  Çok duygusal, geçmişine deli gibi bağlı biri olarak ben; -“ Böyle olması gerekiyordu, hayatımdaki misyonu buraya kadardı demek ki” diyebiliyorum. Belki devamı gelse eskisi gibi olmayacaktı, tadında bırakılmış olması hep iyi anılacakları, hep mutlu olmalarının isteneceği bir iyi niyet hissi oluşturuyordu. Küçük Prens'in söylediği gibi: "Ve üzüntün hafiflediğinde (zaman bütün acıları hafifletir), beni tanımış olmak hep seni mutlu edecek. Benimle gülmek isteyeceksin. Bunun için de arada bir pencereni açacaksın... Dostların gökyüzüne bakıp güldüğünü görünce çok şaşıracaklar! Onlara -'yıldızlar güldürür beni' diyeceksin. Deli olduğunu düşünecekler..."

  Belki hayat daha çok kez karşılaştıracak bu an ile beni. Bilinmez… Çok sevdiğim bir kitapta yazıldığı gibi; 

‘"O gitmez" dediğin kaç kişi gitti, asla kopamayacağını sandığın kaç kişiden koptun, hafızanda birer soluk hayalet şimdi onlar ve sen onların hafızasında soluk bir hayaletsin, gelecek, hayatından kimleri soluk hayaletlere çevirecek.’( Ahmet Altan- İçimizde Bir Yer)


  Hayatımızda demirbaş olmasını istediğimiz insanları elbet bulacağız. Yine de hiç birinin bir garantisi olmayacak…. Güzel bir MFÖ şarkısı dinleriz biz de o zaman; -“ Hep yalnızdık yavrum, yalnızlık ömür boyu”…

Hoş gelişler Ola :)

Merhabalar;


  Güzel, ufak, şirin bir hayatın penceresini sizlerle paylaşma kararım sonucunda buradayım. Gözüme çarpan güzel detayları, bana güzel gelen herhangi bir şeyi, en duygusal, en kızgın ya da en alelade duygumu buradan paylaşmaya çalışacağım. Kalın duvarları olan biri için bu zor bir durum olsa da belki de hiç bilmediğim yanlarımı da keşfedeceğim sizlerle.


 Hoş geldim, Sefalar getirdim :)