3 Nisan 2012 Salı

Bir Gün...

Ellerine bak... Yüzüne bak aynada, gözlerine... Etrafına bak; eşyalarına, uyuduğun yatağa, sarıldığın yastığa. Bir sabah uyanacaksın ve o, son uyanışın olacak o yatakta... Son kez kalkacaksın oradan ve bir sonraki yatağın soğuk toprağın altı olacak...
Derin bir nefes al şimdi. Bir gün son kez alacaksın o nefesi ve son kez vereceksin... Anne rahmine düştüğün andan beri atan o kalbin, bir daha atmayacak... Vücudunda en sevdiğin yer her neresi ise yok olacak, çürüyecek...
Yok olacaksın sen; hiç olmamış gibi... Evin sessiz kalacak, eşyaların sessiz...
O son saniyeler geldiğinde ne düşüneceksin? Korkacak mısın o bilinmeyen için ? Keşke daha iyi yaşasaydım, ertelemeseydim diyebilecek misin ? Kırdığın kalpler gelecek mi aklına, kimi geride bıraktığın için sızlayacak kalbin?   Kimlere küs gideceksin?  Kimlere aptalca gurur yaptığını farkedeceksin?
Belki de hiç biri... Farkedemeyeceksin hiç bir şeyi... Ansızın geçeceksin o sonsuz karanlığa...
Oysa daha iyi bir hayatın olabilirdi unutmasaydın ölümü... Ölümsüz gibi yaşayıp boşa heba etmezdin belki de. Kırmazdın, dökmezdin, incitip, incinmezdin... Bugün var olduğunu, yarın yok olabileceğinin ihtimalini tezahür edebilseydi beynin, mutlu edip - mutlu kalabilirdin; mutlu ölebilirdin de...
Ama sen her günü sıradan, her günü monoton, sana hiç bir şey katmayarak, hiç mutlu olmaya çalışmayarak, hiç çoğalmayarak, yabani bir hayvan gibi bile olamayarak; bir ot gibi, kendini bilmez bir eşya gibi geçirdin ömrünü...
İşte bir gün bitecek o boşa geçirdiğin ömür. Hiç kıymetini bilmediğin ömrün bitecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder